Son Dakika Haberler

Necmi Uyanık

Necmi Uyanık

​Balkanlardaki Son Efendi: Kosova Prizren’deki Osmanlı-5!

21 Monday 2013

Birinci Murat’ın, şehadet şerbeti içtiği Kosova topraklarında Meşhed-i Hüdavendigâr türbesinin yan bahçesinde bir müze bulunmaktadır. Burada Osmanlı Devletine ait bayrakla birlikte çeşitli semboller mevcuttur. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak sayın R. Tayyip Erdoğan’ın, Sultan Murat’ın şehadetinden altı asır sonra, 4 Kasım 2010’daki şehitlerimizi minnetle andığı yazısının sonundaki, “Türkiye ve Türk milleti, bu ortak emanete binâen, geçmişte olduğu gibi gelecekte de daima Kosova’nın ve Kosova halkının yanında olacaktır. Ruhları şâd olsun.” cümleleri, Meşhed-I Hüdavendigâr’ı 2000’ler Türkiye’si açısından daha manidar kılmaktadır. Türbe ve müzede görev yapan Prizrenli kardeşimiz Zekeriya ise, bu mütevazı maddi ortama ruh veren bir Osmanlı yadigârı gibi görevini yapmaktadır. Çünkü, Zekeriya’nın ailesi Osmanlı döneminde Konya/Karaman yöresinden Kosova topraklarına gelmiştir. Müzede yapmış olduğumuz tarih sohbetinden sonra Adil’le birlikte Prizren’e doğru hareket ettik. Burada bize karşı göstermiş olduğu güler yüz, saygı, sevgi ve alakasından dolayı Zekeriya kardeşimize çok teşekkür ediyorum.


 
                                                                Müze’den bir kare

Kosova’nın bilinen en meşhur Türk şehirlerinden biri olan Prizren’e akşam üzeri girdiğimizde, yaşamış olduğumuz heyecanın tarifi yoktu. Gecenin karanlığında, sanki bizden saklanan bir tarih vardı. Bu saklı şehir, Şar dağlarının eteklerinde kurulmuş,  Makedonya ile Arnavutluk’a sınır bir bölgede bulunuyordu. Osmanlı öncesi, “Büyük Kale, kasaba” anlamına gelen Prizren şehri, Osmanlı döneminde Pürzeyn ve Pürzen şeklinde yazılarak (altın madeninden yapılmış, altın gibi)  anlamında kullanılmıştır. 395’ten sonra Doğu Roma İmparatorluğunun sınırları içinde kalan Prizren, Orta Çağ’da Sırplarla birlikte çeşitli Germen Kavimleri, Bulgarlar ve Batı Hunları açısından da önem arzetmiştir. Osmanlı son dönemlerinde, Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun kontrolüyle birlikte Balkan Savaşları sürecinde Sırpların eline geçmiştir. 19. yüzyılın sonlarında Arnavut milliyetçiliğinin gelişmesi ve koordinesi açısından önemli bir merkez olmuştur. Çünkü, 1878 Berlin Kongresi sürecinde kurulan Prizren Birliği Osmanlı açısından son milliyetçilik hareketinin, Arnavutluk milliyetçiliğinin oluşumunda önemli rol oynamıştır. Arnavutların, Müslüman kimlikleriyle, -geleneksel ve dinsel- bağlılıklarıyla, Osmanlı’nın Balkanlardaki asli unsurlarından olmaları, en son milliyetçilik hareketlerine girişmelerine neden olmuştur. Son 150 yıl açısından, Arnavut asıllı Meşhur Osmanlı -Kamus-ı Türkî- yazarı  Şemseddin Sami ve oğlu Galatasaray’ın kurucularından Ali Sami Yen, Mehmet Akif Ersoy ve Dino ailesi (Abdidin Paşa),  yakın dönem Türk tarihinde ön plana çıkan ailelerden/isimlerden bazılarıdır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarıyla birlikte (İkinci Dünya Savaşında Alman ve İtalyan işgalleri yaşanmıştır) 1990’lara kadar, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyetinin Prizren’de büyük tesiri olmuştur. 1998-99 Kosova Savaşı yıllarında, Prizren merkez harici bölgelerinde Sırpların büyük tahripleri olmuştur.

Şehrin ortasından Akdere’nin geçtiği Prizren, bugün yakaşık 120 bine yaklaşan nüfusuyla Kosova’nın ikinci büyük ve güzel şehirlerinden birisidir. Nüfusun çoğunluğunu Arnavut, Türk ve Boşnakların oluşturduğu şehrin merkez bölgesini Şadırvan oluşturmaktadır. Yaklaşık 35 bin civarı Türk’ün yaşadığı şehir, Balkanların Müslüman kimliği açısından 35-38 arası camisinden yükselen ezan sesiyle, âdeta hep Osmanlıyı terennüm etmektedir. Caddelerdeki Arnavutça ve Türkçe levhaların yanı sıra bu şehirde hemen hemen Türkçe bilmeyen yok gibidir.

Bir eylül gecesi meşhur Taşköprü’nün de bulunduğu Şadırvan’a geldiğimizde gecenin 10’unda büyük bir hareketlilik, sosyal bir canlılık sanki İstanbul’a nazire yapıyordu. Sokak lambaları, Şadırvan meydanı ve Akdere kenarıyla birlikte Sinan Paşa Camisinin duvarlarını aydınlatırken, Caminin hemen arkasında yükselen tepedeki tarihi Prizren Kalesi’nin ışıkları büyük bir yapının varlığına delalet ediyordu. Benim açımdan Prizren’in anlamı bu gece bir kat daha artmıştı. Çünkü, Türkiye’de okumuş Kosovalı gençlerden (çoğu ilahiyatçı olan) birisinin düğünü vardı. Ve üniversite yıllarımda, 90’larda Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı bir yurtta ev sahipliğini yaptığım, ilk defa Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde başlayan Türki Cumhuriyetlerinden öğrenci getirilmesi uygulamasının, Balkan coğrafyasına ait meyvelerini görme onurunu bizzat burada yaşadım. Türkiye’de öğrenimini görmüş Kosovalı gençler, Sinan Paşa Cami’nin kenarındaki Türk usulü kahvahanelerinin çayında, Türkiye-Kosova kardeşliğinin yeni demlerini yudumluyorlardı. Arnavudu, Boşnağı ve Türküyle, bu pırıl pırıl genç Müslüman yüreklerle çay içerek sohbet etmenin, Türkiye ve Balkanların geleceği açısından ayrı bir önemi vardı…ve Türkiye’yi aratmayan kebap çeşitleri…. Bu nedenle büyüyen Türkiye’nin, Türk hükümetlerini, bu tür eğitim-öğretim faaliyetlerine ciddi rakamlar ayırmasından dolayı tebrik etmek gerekiyor. Ve vergileriyle Türkiye’ye katkı sağlayan bilinçli çalışan-üreten Türk halkına da ayrıca yürekten bir teşekkür etmek gerekiyor.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Prizren’de tarih dile gelmişti. Bosna’yı hatırlatan Taşköprü’nün güzelliği, 1615 tarihli Sinan Paşa Cami’nin içindeki figür ve boyaların rengi, I. Murat’la birlikte Prizren’in fethini tamamlayan Fatih Sultan Mehmet’i, Sinan Paşa’nın yaptırmış olduğu bu caminin yüreğinde bir Fatiha ile çok anlamlı hâle getirmişti. Mihrabının bir kısmına Sırpların zarar vermiş olduğu bu güzel eser, TİKA tarafından mükemmel şekilde restore edilmiştir. Tekrar TİKA’yı bu faaliyetlerinden dolayı kutluyorum.

                                             Sinan Paşa Cami Mihrabı

Prizren’in Orta Çağ’dan kalma tarihi kalesine çıkmanın, yorucu olmakla birlikte ayrı bir keyfi vardı. Caminin hemen yanında kilisenin önünden geçerek, kültürlerin buluştuğu bir yoldan kaleye çıkıyorsunuz. Yaklaşık 20 dakikalık tırmanma sonucu muhteşem bir manzara sizi selamlıyordu: Bir tarafınızda Şar dağları, diğer tarafınızda camiler şehri, Akdere’nin hilal çizdiği Prizren sizi selamlıyordu. Bu güzel tarihi yapıya giderken yol üzerinde her yerden çıkan sular ve su sesleri ayrı bir güzellik katıyordu bu dokuya. Kalenin üzerinde Osmanlı’dan kalan tarihi top ise, sessiz kalmış bir hoşgörü ve adalet çemberini timsali olarak orada öylece duruyordu.
 

                                      Kale’den Prizren’in görünüşü


Kaleden aşağıya indiğinizde etrafınızdaki yapılarda tarihin bütün güzelliklerini yaşıyorsunuz. Pizren’de Türk usulü tatlı yerken hemen karşınızdaki Kosova Demokratik Türk Partisinin şubesi bu halkayı tamamlıyordu. Prizren Müzesi ise yörenin tarihi, kültürel ve siyasi gelişmelerini resimlerle çok güzel anlatıyordu. Bu müzede, düşük bir ücretle Balkanları ve Osmanlı’yı tefekkür etme imkânı buluyorsunuz. Prizren’e bağlı Türk Kasabası Mamuşa ise ayrı bir kültür halkası olarak varlığını sürdürüyor.
 

Yukarıdaki tarihi ve kültürel özelliklerle birlikte Prizren’de, Kosova’da dikkat çekici hususlardan birisi de lokanta ve pastanelerin çoğunda ücretsiz inernet kullanma özelliğinin olması.

Sırp vahşetinin, barbarlığının  etkin şekilde yaşandığı Kosova’nın bazı bölgelerini tanıtacağımız, bahsedeceğimiz diğer yazımızla birlikte Türkiye ve Konya açısından bazı tespitlerde bulunacağız. Ancak, şu gün itibarıyla değişen dünyanın gerçekleri bağlamında Türkiye Cumhuriyetinin her ferdi, Müslüman-Türk kimliğinin bilincinde olmalı ve büyük düşünmelidir. En azından Konya sanayicisi, iş adamları, esnafı, akademik çevreleri ve belediyeleri bir an önce, geç kalmamak adına Kosova’da yatırımlar yapmalı ve projeler gerçekleştirmelidirler. Niçin mi? Bu sorunun cevabını diğer yazımızda değerlendireceğim. Saygı, sevgi ve selamlarımla….

                                                                                                                                                        necmiuyanik@hotmail.com

 

.

Yorumlar

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”
Türkçe العربية English