Son Dakika Haberler

Necmi Uyanık

Necmi Uyanık

​Dünden Bugüne “Ahirete Yolculuk”-1!

03 Wednesday 2013

Değerli okuyucularım, başlığımız hümanizmin öncülerinden olan ünlü İtalyan halk ozanı Dante’nin (1265-1321) modern İtalyancanın temeli sayılan Ahirete yolculuğu anlattığı “İlahi Komedya-Cehennem, Araf ve Cennet” adlı eserinden hareketle seçilmiştir. Niçin? Geçen hafta Roma’da düzenlenen uluslararası bir sempozyum vesilesiyle (daha önce de kısa süreli bulunmuş olduğum) İtalya’yı bir kez daha yakından tanıma fırsatım oldu. Dolayısıyla bu yazımızla, “çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” tartışmasını biraz daha geride bırakarak, bilgiyle birlikte çok gezmenin, tanımanın iletişim-bilişim çağında ne kadar önemli olduğunu göstermeye çalışacağız. Dünden bugüne, sosyal perspektif harmanında, çağdaşlaşma süreciyle birlikte, Türkiye’nin içinde bulunduğu atmosferi ve buna bağlı olarak sorunlarımızı analitik olarak çözümlemenin yolu, şüphesiz teoriden öte somut algı alanları içinde daha anlamlı olmaktadır. Tam bu noktada yazımızın çerçevesi ve sonuçları doğrudan, laiklik, din, din-devlet ilişkisi, sanat-sanatçı ve ilerleme, evrensellik-millîlik, dönemler ve zihniyetler, siyaset-Makyavelist politikalar, ekonomi/ticaret-Avrupa Birliği, efsanelerin ortaklığı içinde İtalyan kültürü ve Akdeniz medeniyeti gibi eksenlerle doğrudan alakalıdır....

Dante, “her karanlık kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır” diyerek, Siyahlarla Beyazlar şeklinde iki fırkaya ayrılmış Floransa’nın siyasi atmosferinde, sürgün hayatı içinde, kendi hikâyesini yazar. Cehennemden Cennete gidiş yolculuğu ise, tarihi şahsiyetlerin bilgeliği içinde gerçekleşir. Ve ilginçtir ki, günümüz içinde anlamlı olan şehvet, öfke, akıl, cimrilik, suç, lanet, tövbe, putperestlik, maddecilik, çıkarcılık, ateşten önce buz içinde donmuş kişilikler, ceza, kutsal ışık… belki de bu hikâyenin önemli kavramlarıdır.

Tarihin yolculuğunda, seyyahlık merceğinde, dünden bugüne ve bugünden düne bakmak, Avrupa ile Asya arasındaki Türkiye’nin rolü açısından büyük önem arz etmektedir. Özellikle Roma İmparatorluğunun üzerine oturan Osmanlı İmparatorluğu ve bu mirasın yaşatıcı ülkelerinden İtalya ve Türkiye’yi, diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte mukayese etmek, ormanın bütününü görmek adına bakış açımıza büyük katkı sağlamış olacaktır. Orta Çağ’ın karanlık Avrupa’sının “skolastik zihniyetinin” müsebbiplerinden birisi hiç şüphesiz Papalık kurumudur. Dolayısıyla, Roma İmparatorluğunun Batı bakiyesi olan İtalya, bölünmüş yapısıyla birlikte, din alanını aşıp siyasetin göbeğine yerleşmiş olan Papalığın merkez ülkesidir. Sekizinci yüzyıldan itibaren kralları-imparatorları meşrulaştıran Katolik otorite olarak Papalık, 1870’lere kadar İtalya’yı bölen unsur olmuştur. Kara Avrupası açısından, Kutsal Roma-Cermen İmparatoru olarak I. Otto ile (962), dünyevi güç ön plana çıkarken, 1649 İngiliz İhtilali, Papalığın, ilahi meşrulaştırma işlevine son vermiştir. 1789 Fransız İhtilali belli bir dönem dinsizliği ön plana çıkarmış olsa da, 1929 Lateran Antlaşması’nın hukuki sınırlarını çizdiği Vatikan-Papalık; Rönesans’ın, Reformasyon’un, Aydınlanma’nın meydan okuduğu bir kurum olarak, yaşamış olduğu tarihi süreçte, hep Avrupa siyasetinin gündeminde olmuştur. Bugün de Papalık, Hristiyan birliği açısından çeşitli basın yayın organlarıyla birlikte, dünyanın farklı yerlerindeki kurum, gayri menkul gelirleri ve bağışlarla etkin şekilde varlığını sürdürmektedir.

Türkiye’de, İtalya dendiği zaman, birçoğumuzun zihninde, çizmeye benzeyen haritayla birlikte makarna, pizza, Papalık-Vatikan, Roma, Venedik, futbol gibi kelimeler ilk anda akla gelen kavramlardır. Biraz daha bilgi seviyesini arttırdığımızda ünlü Medici ailesi, Machiavelli, Galileo Galilei, Toscanelli, Rönesans, Dante, ünlü Mona Lisa tablosunun ressamı Leonardo da Vinci, Michelangelo Buonarroti, Karbonari, Cavour, Garibaldi, Genç İtalya Cemiyeti, Trablusgarp Savaşı, Mussolini, Gramsci, Korporatizm-Faşizm,  Pinokyo, Pisa Kulesi, Avrupa Birliği gibi birçok sanatçı, politikacı ve kelime adları karşımıza çıkar.

İtalya dün neydi, bugün nerededir? Bu sorunun cevabı aslında Türkiye ile bağlantılı olarak hem dünya savaşlarının anlaşılması açısından, hem de Avrupa Birliği sürecinin kavranması açısından önemlidir?

İtalya’yı kuzeyden güneye giderek gezdiğiniz zaman ortaya şu özelliklerin çıktığı görülecektir:

Yeşil alanlar, bahçe kültürü, su medeniyeti-çeşmeler, barok ve gotik tarzda daha çok dini içerikli büyük mimari yapılar-kiliseler, müzeler, sanat eseri heykeller-anıtlar, doğal süt ürünleri- daha çok mozzarella peynirleri-, pizza-makarna kültürü, giyim ve çanta sektörü, trafikte karşınıza çıkan fiat marka arabalarla birlikte küçük hacimli arabalar, ticari sektörde çalışan Çinliler, Afrikalı Müslümanlar, Hintliler!. Tam bu noktada Türk kafilesinin geldiğini gören satıcıların (çoğu Faslı Müslüman) Türk bayraklarını asarak, “batan geminin malları bunlar!”, “gel vatandaş!”, “sudan ucuz! Bir lira”, “Burası Mahmut Paşa” bağrışmaları ile sizi (Toskana bölgesi) Pisa’da karşılamaları ayrı bir özellik.

Bu tabloyu anlamlı kılmak için, millî İtalyan devletinin ortaya çıkış süreci eksenindeki gelişmeleri ve sanayi devrimi sonrası millî İtalyan devletinin sömürgecilik yarışına kısaca değinmemiz gerekiyor.

1814 Viyana Kongresi’nin dağınık bıraktığı İtalya-Piyemento,  1853-56 Kırım Harbi’nden istifade ederek, Fransız İhtilali’nin estirmiş olduğu milliyetçilik ve liberalist karakterli 1830 ve 1848 İhtilal denemeleri ile birlikte Prusya ile aynı zaman diliminde Avusturya’ya karşı savaşarak, Fransa’nın da güdümünden çıkarak, 1870’lere doğru millî birliğini kurmuştur. Bu birlik sürecinde, masonik karakterli yeraltı örgütü olan Karbonari Cemiyeti (ki Jön Türkler bu gizli örgütten fazlasıyla etkilenmişlerdir), daha sonra Genç İtalya Cemiyeti ve Risergimento (yeniden yükseliş/diriliş) hareketi-gazetesi etkin olan unsurlardır. Dolayısıyla millî İtalyan devleti, 19. yüzyıl itibarıyla skolastik doğma içinde hareket eden yapısıyla Papalıkla hesaplaşmış, Rönesansla birlikte akıl, sanatıyla birlikte insan-hümanizm ve bilimselliği ön plana çıkartırken, Almanya ile aynı zaman diliminde, sömürgecilik yarışında geç kaldığının farkında olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır.

Sonra neler oldu? Ve biz İtalya’da neler gördük?..... –devamı diğer yazımızda-
 

.

Yorumlar

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”
Türkçe العربية English