Son Dakika Haberler

Necmi Uyanık

Necmi Uyanık

​Makedonya'daki iki Üsküp ve Türkiye

07 Tuesday 2014

20. yüzyılda “Arap Baharı” çıkmadan önce 19. yüzyılın sonunda Balkanlarda esmeye başlayan “Bahar” hareketleri kapsamında, “Balkan Baharı” 1990’larda yeniden ortaya çıkınca, bu coğrafyada şekillenen yeni devletlerden birisi Makedonya Cumhuriyeti olmuştur. Kuzeyinde Sırbistan ve Kosova, batısında Arnavutluk, güneyinde Yunanistan, doğusunda Bulgaristan’a komşu olan küçük bir cumhuriyet. Yunanistan’ın hâlâ bazı itirazlarına rağmen, varlığını sürdüren Makedonya, Roma İmparatorluğu ile birlikte uzun süre Osmanlı hâkimiyeti altında kalmıştır. Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti bünyesinde ve yakın dönemde yaşamış olduğu bazı sıkıntılarına rağmen, bugün Makedonya’da Türk ve İslam izleri bütün canlılığıyla mevcudiyetini sürdürmektedir.

Coğrafya olarak, 25.333 kilometrekarelik genelde dağlık yapı içerisinde Korab, Şar, Babadağ, Deşat Dağı ve Ohri, Prespa, Doyran gölünü bünyesinde barındıran Makedonya’nın meşhur tarihi nehri ise, Vardar’dır. 84 civarı beldesiyle birlikte Üsküp, Kumanova, Manastır, Pirlepe, Kalkandelelen, Ohri gibi ön plana çıkan şehirleri vardır. İki milyon nüfusu aşan ülkede, Makedonlar % 66 civarında iken, nüfus olarak sırasıyla etnik olarak Arnavutlar (% 22) , Türkler (% 4), Romanlar, Sırplar, Boşnaklar, Ulahlar gibi topluluklar mevcuttur. Din olarak Ortodoks Hristiyan (% 67) ve Müslümanların (% 30) oranı toplamda % 97 civarındadır. Gayri resmi bazı kaynaklarda Müslüman nüfusun % 45 olduğu da iddia edilmektedir. Topraklarının ¼’ü ekilebilir olmakla birlikte millî gelirin % 10’u tarım, % 32 endüstri ve % 58’i hizmet sektörüne dayalı olarak sürdürülmektedir. Pirinç, tütün ve buğdayın yanısıra, üzüm ve karaerik gibi meyve yetiştirilmektedir. Metal sanayi ile birlikte tekstil ve ağaç ürünleri dikkat çekmektedir.

Tarihi süreç açısından bakıldığında, IV. yüzyılda Cermen kavimlerinin akınları ekseninde Gotlar tarafından yağmalandıktan sonra, VI. yüzyılda Slav kavimlerinin yerleştiği bölge, Sekizinci yüzyılda Bizans İmparatorluğu tarafından Makedonya eyaleti hâline getirilmiştir. Dokuzuncu yüzyıldan 1018’e kadar Bulgar Krallığının hakimiyetinde kalan bölge, 1389’a kadar genel olarak Sırpların kontrolünde kalmıştır. Bu süreç içersinde Yunan asıllı oldukları konusu tartışılmakla beraber, çeşitli siyasi olay ve tecavüzler eşliğinde büyük etnik karışıma sahne olan bölge, 1389 Kosova Savaşı’ndan sonra Osmanlı hakimiyetine girmiş ve Makedonya olarak kullanımı 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşına kadar pek söz konusu olmamışsa da, bu tarihten sonra tekrar anılmaya başlanmıştır. Osmanlı Devletinin merkezi idaresi altında Rumeli Eyaleti’nin Elviye-i Selase’si (Selânik, Manastır, Kosova Vilâyetleri) içinde yer almıştır. XIX. yüzyılın sonlarında millî kiliselerin ortaya çıkmasıyla, özellikle Fener Patrikhanesinin Rumca eğitime yönelmesinden sonra Bulgar Ekzarhlığı (1870) ve Fener Rum Patrikhanesi arasında ikiye bölünen Makedonya Hristiyanlarında milliyetçilik cerayanları etkili olmaya başlamıştır.

Ayastafanos Antlaşmasından sonra kurulan Büyük Bulgaristan, Makedonya bölgesini de içine almıştır. Aynı yıl (1878) Berlin Antlaşmasıyla Büyük Bulgaristan üçe bölünürken, Makedonya bölgesi reformlar yapılması şartıyla tekrar Osmanlı idaresine bırakılmıştır. Makedonya bölgesi, XIX. yüzyılın sonlarında Bulgar, Sırp ve Rumlar arasında kültür savaşına, hakimiyet mücadelesi alanına dönüşmüştür. Sofya’da bulunan bir grup Makedonyalı öğrenci 1893’te Makedonya’nın özerkliği için İç Makedon İhtilal Örgütünü kurmuştur. Bulgarlarla işbirliği içinde hareket eden örgüt Avrupa ve Rus kamouyunun dikkatini çekmek için Melnik İsyanı’nın hazırlamışlardır. Örgüt 1898’de silâhlı çete hareketine başlarken, 1902’de Avrupa’nın müdahalesini sağlamak için Cum’a-i Bâlâ’da bir isyan daha başlatmıştır. Osmanlı, her nekadar bu isyanı bastırsa da AVRUPA’YA REFORM YAPACAĞINA DAİR SÖZ VERMİŞTİR. 1902’den itibaren üç vilâyet bir genel müfettiş tarafından yönetilmiştir. 1903’te Rusya ve Avusturya-Macaristan bölgeyle daha çok ilgilenmişlerdir. Osmanlı’nın,  reform için söz verdiği ortamda 1904’te Yunanistan silahlı çeteler yoluyla bölgeyi kendi sınırları içerisine katmaya çalışmıştır. Aynı yıl Sırp çeteleri de faaliyetlere başlarken yöredeki Müslümanlar büyük zararlar görmüştür. 1906’da Selânik’te Jöntürkler tarafından Osmanlı Hürriyet Cemiyeti kurulduğunda Makedonya’daki etnik çatışmalar ve kanlı çete savaşları olanca gücüyle devam ediyordu. Makedonya’da Müslümanların bu olaylar karşısında kurmuş oldukları bu örgüt, 1907’de Paris’teki Osmanlı Terraki ve İttihat ile birleşerek, Osmanlı sınırları içinde bir merkez komite hâline geldi. 1908 Reval görüşmelerine bağlı olarak Makedonya’daki Osmanlı hakimiyetinin kalkacağını, ve padişahın bu yönde reform paketi hazırladığı yönündeki söylemle bu örgüt, Enver ve Niyazi Bey gibi subayların Makedonya dağlarındaki isyanıyla, 24 Temmuz 1908’de İkinci Abdülhamid’e İkinci Meşrutiyet’i ilan ettirmiştir. Bu dönemde İttihat ve Terakki’nin etnik kimliği ön plana çıkaran siyasi partileri yasaklaması paralelinde, tam bağımsızlığını kazanan Bulgarların, Jöntürklerin Makedonya Bulgarlarını zorla Türkleştirdiği yönündeki söylem ve şikayetlerle birlikte, Balkan devletleri çıkarları açısından birleşerek, Osmanlı’ya karşı Birinci Balkan Savaşı’nı başlatmışlardır. 1903 Londra Antlaşması’yla Osmanlı, Makedonya’yı tümüyle kaybetmiştir. Paylaşılamayan Makedonya, İkinci Balkan Savaşı’ndan sonra 1913 Bükreş Antlaşması’yla Yunanistan ve Sırbistan’ın eline geçmiştir.

Birinci Dünya Savaşı’nda Vardar Makedonya’sını Sırpların elinden alan Bulgarlar, savaş sonucunda bölgeyi terk edecektir. 1944’te tekrar Bulgarların işgaline uğrayan Makedonya, Rusların Bulgaristan’ı işgaliyle tekrar bölgeden çekilmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti içerisinde yer almıştır. Yugoslavya Makedonya Halk Cumhuriyeti içinde çeşitli etnik gruplar varlığını sürdürürken, 1968-1980 arası özellikle Arnavutlarla merkez arasında gerginlikler yaşanmıştır. 1988’de başlayan bağımsızlık hareketleriyle birlikte, 17 Eylül 1991’de Makedonya Yugoslavya’dan bağımsızlığını kazanmıştır. 2001 yılındaki iç savaşta 57 cami yıkılmıştır.
Bu tarihi süreçten sonra, 2013 Makedonya’sındaki Üsküp’ü ziyaret etme imkânı buldum.  Karşıma, Vardar Nehrinin ikiye böldüğü bir Üsküp çıkmıştı.

 
               Vardar Köprüsü                                                        Üsküp’ten bir sokak görüntüsü

Bir tarafta Müslümanların yaşadığı İskender Bey’in büstünü barındıran Üsküp, diğer tarafta Hristiyan nüfusun yoğun olarak yaşadığı Büyük İskender’in Üsküp’ü.
 

 
                             İskender Bey                                            Büyük İskender

Sanki eski ve yeni iki dünya duruyordu karşımda. Bir tafafta Osmanlı’dan kalma eski bir dünya, diğer tarafta yeni büyük yapılarıyla dikkat çeken yeni dünya. Böyle bir ortamda İshak Bey Cami(1438-39), Gazi İsa Bey Cami (1475-76) ve Sultan İkinci Murat Cami(1436)lerini ziyaret etme fırsatı buldum.

                               İshak Bey Cami                                             Gazi İsa Bey Cami

Çarşı ve pazarları tipik Anadolu kentlerini andırıyordu. Ama sanırım en önemlisi, bize mihmandarlık eden Arnavut asıllı Musa Emini kardeşimizin uzun süredir telefonunda sakladığı video ve fotoğraflardı. Fotoğrafta, Başbakanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün birlikte Anadolu’da fakir bir aileyi ziyaretleri sırasında çekilmiş bir görüntü vardı. Videoda ise, Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011’de G20 toplantısında Türk Bayrağını yerden aldığı görüntüler vardı. Ve Musa Emini,  “Biz Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan’ı çok seviyoruz” cümleleriyle  beni bir hayli duygulandırmıştı. Balkanlardaki Türkiye sevdası bir farklıydı. Ve bugün Türkiye’nin  istikrarlı şekilde büyümesi birilerini bir hayli rahatsız etmişe benziyor. Bu bağlamda bundan sonraki iki yazımızda Yunus Emre Enstitüleri ve ata yurtlarımızdan Hoca Ahmet Yesevi’nin Kazakistan’ına ait izlenimlerimi siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Bu vesile ile yeni yılınızı en içten dileklerimle kutluyor, sağlık, birlik ve beraberlik içinde mutluluk ve başarı dolu bir Türkiye, barış içinde, huzur dolu bir dünya diliyorum. Sevgi, saygı ve selamlarımla….

 
necmiuyanik@hotmail.com
 

.

Yorumlar

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”
Türkçe العربية English