Son Dakika Haberler

Necmi Uyanık

Necmi Uyanık

​Sömürgeciliğe karşı büyük savaş

29 Thursday 2013

Büyük Taarruz Harekâtına katılan çoğu 228. Kola mensup Konya-ilçe ve köylerinden bazı ARSLANMIŞ yürekler:

-Beyşehir İlçesinin Çukurkent Köyü’nden  Hasan Oğlu 1297 (1881) doğumlu Hüseyin 17 Şubat 1338 (1922) günü dahil olmuştur.
-Beyşehir İlçesi Selki Köyü’nden Hasan Oğullarından Süleyman Oğlu 1299 (1883) doğumlu Süleyman. 10 Şubat 1338 (1922)’de dahil olmuştur.
-Bozkır İlçesinin Arslantaş Köyünden  Bekir Oğlu 1305 (1889) doğumlu Süleyman. 28 Şubat 1338 (1922) günü dahil olmuştur. Bu erin iki kardeşi ŞEHİT olduğundan Garp Cephesi Komutanlığınca 8 Temmuz 1922’de terhis edilmiştir.
-Konya’nın Sille Nahiyesi Sulutaş Köyü’nden 1314 (1898) doğumlu Köse Osman Oğullarından Mustafa Oğlu Abdullah. 10 Aralık 1337 (1921)’de dahil olmuştur.
-Akşehir İlçesinin Doğanhisar Kasabası’ndan Mustafa oğlu 1314 (1898) doğumlu Süleyman 7 Şubat 1338 (1922)’de dahil olmuştur.
-Beyşehir İlçesinin Davgana (Doğanbey) Nahiyesi Sokak Başı Mahallesinden Kuyucu Oğullarından Ahmet Oğlu (1297) 1881 Hasan Hüseyin. 12 Şubat 1338 (1922)de dahil olmuş, silahsız olarak alınan bu er, emir mucibi ilmuhaberler kıtadan (başka bir göreve) gitmiştir.
-Seydişehir İlçesinin Başkaraviran Köyü’nden Bolanlı Oğullarından Mehmet Oğlu 1300 (1884) doğumlu Hafız Mehmet. 25 Mart 1338 (1922)de dahil olmuştur.
-Bozkır İlçesinin Sazlı Köyü’nden Mustafa Oğlu 1303 (1887) doğumlu Mehmet. 7 Mart 1338 (1922)’de dahil olmuştur.
-Konya’nın Kızılviran Nahiyesinden Veli Hoca Oğulları’ndan 1315 (1899) doğumlu Süleyman. 7 Mart 1338 (1922)’de dahil olmuş ve sonradan Birinci Ordu emrine verilmiştir.

Yukarıda verilen bazı isimler ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında kanlarını-canlarını vatan için eken 30 Ağustos (1922) Zaferi’nin Konyalı yiğitleridir. Bu savaşın öneminin anlaşılması için biraz dünya tarihine bakmamız gerekmektedir.

Savaş olgusu, dünya tarihinin gidişatını etkileyen çağların değişmesine neden olan önemli kavram çiftlerinden birisidir. Devletleri, toplumları derinden sarsan savaşlar, bir taraftan devletlerin çökmesine diğer taraftan da yeni devletlerin kurulmasına ya da  uzun süren sıkıntılı yılların yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Dünya tarihinden bazı örnekler vermek gerekirse, Avrupa’daki Yüz Yıl Savaşları (1337-1453) Frana ile İngiltere’yi uzun süre uğraştırırken Osmanlı’nın Avrupa’ya doğru rahat hareket ederek, İstanbul’un Fethi’ne (1453) giden yolun açılmasına ve Yeni Çağ’ın başlamasına (bu tarihi bazı Avrupalılar kabul etmez) neden olmuştur. Yine Avrupa’da Mezhep Savaşları olarak bilinen Otuz Yıl Savaşları (1618-1648), Avrupa’da çok sayıda insanın ölmesine ve Almanya’nın (Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu) 19. yüzyılın sonuna kadar zayıf kalmasına neden olurken, 1648’de Westfalya Barışı gibi, modern Avrupa’da “uluslararası diplomasi ve düzenin temellerinin atıldığı”  büyük bir antlaşmanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. 1789 Fransız İhtilali, Koalisyon Savaşlarıyla-militarizmle, ihtilalin fikirlerini, “bağımsızlık, özgürlük, adalet, eşitlik, milliyetçilik ve self determinasyon” gibi kavramları dünyanın çeşitli yerlerine yaymıştır. Benzer şekilde, Amerika Birleşik Devletlerinin kuruluşu (4 Temmuz 1776) yine İngiltere ile Amerika’daki İngiliz kolonileri arasında yapılan savaş sonucunda ortaya çıkmıştır.ve savaşlar içinde 4 Temmuz (2003), benim unutamadığım bir tarihtir!!!

Türk tarihi merkezli baklıdığı zaman, Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı, Türk İstiklal Harbi,  dünya ve Türk tarihi açısından önemli olayların-gelişmelerin yaşanmasına neden olmuştur. Sanayi Devrimi’yle büyük güç kazanan Avrupalı güçler, sömürgecilik yarışında önemli bir avantaj elde ederken, Batı medeniyeti adına vahşi yüzlerini de göstermişlerdir. Altı asır ayakta kalmayı başaran Osmanlı, bu süreçte Fransız İhtilali’nin savaşlar yoluyla ve kendi çıkarları açısından yaygınlık kazandırdığı anayasal hareketler-eşitlik adalet ve milliyetçilik fikirlerinden doğrudan etkilenerek yukarıda isimleri bahsedilen savaşlar ekseninde erimeye, dağılmaya başlamış, 29 Ekim 1923’te yerini Türkiye Cumhuriyetine bırakmıştır. Balkanlardan başlayan kopmalar, Orta Doğu’da Arap milliyetçiliği ekseninde devleti, 24 milyon kilometre karelerden  sekizyüz binlere düşürmüştür. Rusya ile birlikte, Avrupalı devletlerce 1814’te resmi proje olarak ortaya konan Şark Sorunu’nun muhatabı olan Türkler bunun bedelini çok ağır ödemişlerdir. Farklı bir ifadeyle, İslam dünyası bunu çok ağır ödemiştir.

Sultan İkinci Abdülhamit’in okullarında yetişen, çok sayıda rütbeli rütbesiz askeri temsil eden son Osmanlı paşa ve subayları Mustafa Kemal, Ali Fuat, Kazım Karabekir, Fahrettin Altay, Fevzi Çakmak, Yakup Şevki Subaşı, Kazım Özalp, İzzettin Çalışlar, Cafer Tayyar Eğilmez, Asım Gündüz, Kazım İnanç, Naci İldeniz, Kemalettin Sami Gökçen ve İsmet Paşalar…Dışarıda sömürgeci emperyalist güçler  ve içeride yaşanan çeşitli engel, sıkıntı ortamında büyük bir Kurtuluş Savaşı’na girmişlerdir. Milletine inanmış komutanlar, komutanlarına liderlerinde inanmış bir millet, bu var ya da yok olma mücadelesinde, Sakarya Savaşı’ndan sonra Büyük Taarruz’u gerçekleştirerek, tüm dünyaya, bağımsız Türk devletinin yaşayacağını, hiçbir zaman esaretin zincirlerine bağlanmayacağını haykırmıştır.


 
Yakup Şevki Subaşı, Fahrettin Altay Paşa ile Konya’da görev yapmış ve ordunun Büyük Taarruza hazırlanmasında önemli katkıları olmuş bir komutandır. Büyük Taarruzdan sonra Viyana’ya gözlerinden ameliyat için giden Yakup Şevki Paşa, dönüşünde, kendisine verilen ödeneğin yarısından fazlasını, “bu parada tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı var” diyerek devlete geri iade etmiş bir komutandır. Konya yöresi, son yüzyılda yapılan savaşlarda vatanı için en çok şehit veren iller arasında yer almaktadır. Milli Mücadele sürecinde halk, cahilliğin bedelini Delibaşı Hadisesinde fazlasıyla ödemiştir. Konya yöresi, savaşlardaki şehitleriyle birlikte, tüm Türkiye gibi, savaşın yaratmış olduğu bütün sıkıntıları; hastalıkları, kıtlığı hücrelerinin her zerresinde fazlaca yaşamıştır.

Bugün, Türk insanı 30 Ağustos’un anlamını çok iyi bilmelidir. Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler, “böl parçala yönet” siyaseti, Türkiye’nin yanıbaşında fazlasıyla tüm Orta Doğu ve Türkiye’nin başını ağrıtmaktadır. Irak’ın kuzeyinde kurulan devlet, Şark Meselesi’nin son halkasının bir karesi görünümündedir. Suriye’de yaşanan savaşla birlikte, bölgede yaşayan Kürt unsurları, Araplar ve Türkiye’de yaşayan Kürt kardeşlerimiz, kesinlikle tahrike, ütopyaya kapılmadan emperyalist güçlerin oyununa gelmemelidir. Bugün ve geçmişte, Avrupa işine gelmeyen tabloları görmemiş ve duymamıştır. Türklük, Kürtlük, Araplık vs. hiçbirisi bizim ya da kimsenin tercihi değildir. Ancak, şu an itibarıyla, bu ülkenin huzuruna, bütünlüğüne Türkiye’nin büyümesine giden yolda, sıkılan kurşunlara engel olmak ya da olmamak bizim TERCİHİMİZ olacaktır.  30 Ağustos’un  anlaşılabilmesi için düşünülmesi gereken bazı sorular/konular şu şekilde sıralanabilir:

-Acaba 1912-13 Balkan Savaşları sürecinde İslam dünyası bölünürken Avrupa’nın kullandığı “Arap Baharı”, bugün niçin tekrar “hürriyet söylemi olarak!” ortaya çıkmıştır?
-Niçin İslam dünyası hâlâ mezhep kavgaları içinde ve niçin hâlâ çatışmaların bitmediği bir mevsime veda edememektedir?
-ve niçin Batı-sömürgeci dünya bu kaos-savaş ortamından hâlâ beslenmesini bilmektedir?

Türkiye’nin etrafında yaşananlara bakınca, bazen kendimi bir yönüyle İkinci Meşrutiyet’i yeniden yaşıyoruz gibi zannediyorum. Elbette şartlar farklı! Ayakları üzerinde duran, borç için dilenmeyen bir ülke var. Lütfen bu sefer Türkiye’nin bir daha 30 Ağustos’a ihtiyacı olmasın. Değilse bunun bedeli çok AĞIR OLACAK….Ey tarih, elimden gelse, seni beş vakit namazın ardına “alınacak  HAYAT dersi” diye duaların ardına okuturdum! Müslümanların aklı ne işe yarıyor, bunun üzerine de çok iyi düşünülmesi gerekiyor.
Voltair’in dediği gibi: “İnsan beklemeyi, umumiyetle, artık bekleyecek bir şeyi kalmadığı zaman öğrenir”. İnşaallah millet olarak bu beklemeyi öğrenmeyelim!
                                                 Saygı ve sevgilerimle!
   
 

.

Yorumlar

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”
Türkçe العربية English